T24 Politika
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık küme toplantısında konuştu. Hatimoğulları, Türkiye’nin bayan cinayetleri gerçeğiyle her gün yüzleştiğini, son sekiz ayda 261, yalnızca Eylül ayında ise 34 bayanın erkekler tarafından öldürüldüğünü vurgulayarak, yargı sisteminin bu mevzuda yetersiz kaldığını eleştirdi.
Ekonomi siyasetleri konusunda, iktidarın İş Kanunu’nda yapmayı planladığı değişikliklerle kıdem tazminatı ve esnek çalışma biçimlerini değiştirme niyetini sert bir lisanla eleştiren Hatimoğulları, bu durumun işçiler üzerindeki baskıyı artıracağına dikkat çekti.
Ortadoğu’da süregelen çatışmalar hakkında konuşan Hatimoğulları, yüz yıl evvel çizilen haritaların bugün de İsrail’in Gazze’ye yönelik hücumları ile tekrar şekillendirilmeye çalışıldığını söyledi ve Türkiye’nin bu süreçteki rolünü eleştirdi.
Ayrıca, toplumsal barışın sağlanması için yeni bir anayasanın koşul olduğunu ve bu istikamette atılacak adımların ehemmiyetini vurguladı.
Grup toplantısındaki konuşmadan evvel çıkanlar şu formda:
Kadın cinayetleri
Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin bayan cinayetleri gerçeğiyle her gün yüzleştiğini belirtti. Hatimoğulları, son sekiz ayda 261, yalnızca Eylül ayında ise 34 bayanın erkekler tarafından öldürüldüğünü vurgulayarak, “Erkekler, bu hamaseti bayanlar için işletilmeyen ve her davayı neredeyse cezasızlıkla sonuçlandıran yargıdan alıyor,” dedi.
Hatimoğulları, İstanbul’da Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isimli iki bayanın canice, IŞİDvari formüllerle katledilmesine dikkat çekti ve bu cins olayların erkek hâkim devlet yapısı ve toplumdan cüret aldığını söyledi. İktidarın ve yandaş medyanın bayan cinayetlerini sıradan olaylar olarak gösterdiğini eleştiren Hatimoğulları, “Artık yeter! Bir bayanın dahi öldürülmesine tahammülümüz yok,” ifadelerini kullandı.
DEM Parti Eş Genel Lideri, erkek şiddetine karşı önleyici siyasetlerin derhal hayata geçirilmesi, yargının “erkek yargı” olmaktan çıkması, İstanbul Sözleşmesi’ne hemen dönülmesi ve 6284 sayılı kanunun tartışma konusu yapılmadan uygulanması gerektiğini belirtti. Hatimoğulları, “Çekin kanlı ellerinizi vücudumuzdan, emeğimizden ve kimliğimizden,” diyerek, bayana yönelik şiddetin her bir hadisesinin Türkiye’nin onuru ve isyanı olduğunu vurguladı.
Ekonomi
Hatimoğulları, iktidarın İş Kanunu’nda yapmayı planladığı değişikliklerle kıdem tazminatını ve esnek çalışma biçimlerini değiştirme niyetini eleştirdi. Ayrıyeten, “Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform” ismi altında 5510 sayılı Toplumsal Sigortalar ve Genel Sıhhat Sigortası Kanunu’nda yapılacak değişikliklere dikkat çekti. Hatimoğulları, 12 bin 500 TL maaşla geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emeklilerden yine sigorta primi alınmasının planlandığını vurguladı.
Konya’da 79 yaşında bir emekçinin çalışma mecburiliği nedeniyle inşaattan düşerek hayatını kaybetmesini örnek gösteren Hatimoğulları, “İşte AKP ve ortağının ülkeyi getirdiği hal bu,” diyerek durumu eleştirdi. Ekmek ve Adalet buluşmalarıyla yaz boyunca her bölümden personel, çiftçi, üretici, ve adalet mağdurlarıyla buluştuklarını belirten Hatimoğulları, “Sizlerin gözlerindeki öfkeyi, isyanı ve umudu gördük. Çabayı birleştirelim,” davetinde bulundu.
Hatimoğulları, domates, fıstık, çay üreticilerinin ve konut işçisi bayanların protesto ettiğini, emekçi ve özel dal öğretmenlerinin direndiğini aktardı. “Yurttaş aç, yurttaş fakir,” diyerek, Türkiye’nin milyonlarca beşerinin geçinemediğini, yalnızca İstanbul’da 1 milyon insanın aç yattığını belirtti. Okulların açılmasıyla ailelerin servis ve simit parası ödeyemediğini de ekleyerek, AKP iktidarının siyasetlerini ve sistemi şiddetle kınadı.
Ortadoğu
DEM Parti Eş Genel Lideri, Ortadoğu’da süregelen çatışmaların art planını ve Türkiye’nin bu çerçevedeki duruşunu eleştirel bir bakışla kıymetlendirdi. Hatimoğulları, yüz yıl evvel çizilen haritaların bugün de İsrail’in Gazze’ye yönelik atakları ile yine şekillendirilmeye çalışıldığını belirtti. Bu süreçte, Filistin’de bir yıl içinde 40 bini aşkın insanın hayatını yitirdiğini ve bölgede daima bir kaos ortamının karar sürdüğünü vurguladı.
Bu çatışmaların çok kutuplu bir dünyada emperyalist güçlerin ve bölgesel ortaklarının yeni bir dünya tertibi oluşturma gayreti olduğunu söz etti. Çin’in artan ticari hegemonyasının durdurulmaya çalışıldığı, güç kaynakları ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri üzerinden yeni bir sistemin dayatıldığına dikkat çekti.
Türkiye’nin iç siyaset ve dış bağlar bağlamında AKP-MHP iktidarının Osmanlıcı-yayılmacı ve Kürt düşmanlığı üzerine kurulu siyasetlerinin bölgedeki istikrarsızlığı daha da artırdığını eleştiren Hatimoğulları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ile olan münasebetlere dair telaffuzlarının gerçek dışı olduğunu ve bu telaffuzların iç siyaseti şekillendirme maksadı taşıdığını söyledi. İsrail ile askeri ve ticari alakaların kesilmemesini, bu durumun sırf iç siyasette kullanılan bir araç olduğunu belirtti.
Hatimoğulları, bölgesel savaşların artık nükleer tehditler ve yapay zeka üzere teknolojilerle daha büyük bir tehlike arz ettiğini, Hiroşima ve Nagasaki’den daha makus sonuçlar doğurabileceğini vurgulayarak, küresel çapta barış hareketine gereksinim duyulduğunu ve dünyanın bu savaşlara seyirci kalamayacağını lisana getirdi.
Anayasa ve toplumsal barış
Tülay Hatimoğulları, toplumsal barışın sağlanması konusundaki önceliklerini ve bu istikametteki uğraşlarını vurguladı. “Kim nerede durursa dursun, bizim pusulamız toplumsal barışı sağlamaktır. Biz, toplumsal barışı ezilenlerle, bayanlarla, işçilerle birlikte sağlamaya hazırız,” dedi ve toplumsal barışın siyasetin yol haritası olması gerektiğinin altını çizdi.
Toplumun taleplerinin anayasal bir kontrat ile teminat altına alınması gerektiğini belirten Hatimoğulları, “Öncelikle herkesin gönülden inandığı ve herkesin ‘bu benim anayasam’ dediği yeni bir toplumsal kontrata muhtaçlık var. Demokratik Anayasaya giden yolda dikenler temizlenmeli,” dedi. Ayrıyeten, merkezi adaletli ve yerelin güçlü olduğu bir idari sistemin kurulmasının değerine değindi.
Toplumsal barış için iktidar ve devlet aklının Seyahat ve Kobani sendromundan kurtulması gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, Seyahat ve Kobani tutsaklarının özgür bırakılması ve onarıcı adaletin sağlanması gerektiğini vurguladı. 20 Temmuz OHAL darbesinin ve sonrasında çıkarılan KHK’ler ile yapılan ihraçların toplumda yarattığı tahribatın giderilmesi gerektiğini belirterek, “Bu ülkeye en büyük kötülükleri getiren 20 Temmuz OHAL darbesinin yarattığı tüm tahribatlar giderilmelidir,” sözlerini kullandı. Hatimoğulları, KHK’lerle açlık ve yoksulluğa boyun eğdirilme eforlarına karşı çıktığını ve bu bahiste ısrarcı bir duruş sergilediğini ekledi.
|
“Rumca bilmeseler de Yunanistan’a gönderildiler”; Kayıp bir jenerasyonun öyküsü ‘Mübadele’
|
