Türkiye’nin Ege Bölgesi için yapılan 160 yıllık bilgi ve iddiaları içeren bu kuraklık haritası, gelecekte bu bölgenin daha şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalabileceğini ortaya koydu. Alanında saygın bilim insanlarını bir ortaya getiren araştırmada Doç. Dr. Safari’ye; Bursa Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Babak Vaheddoost, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Mustafa Nuri eşlik ederken, yüksek lisans öğrencisi Farzad Rotbei ise araştırmaya katkı sağladı.
Projenin çalışma alanı ve uygulanan metotlar ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Safari, “Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzaları, Türkiye’nin batısında yer alan ve Ege Bölgesi olarak bilinen değerli ziraî ve endüstriyel alanları kapsar. Araştırmamızın çalışma alanı buralar oldu. Bu havzalar, Türkiye’nin yüzey alanının kıymetli bir kısmını kaplamakta ve iklim değişikliğine karşı savunmasızdır. Çalışmada, dört farklı Genel Dolanım Modeli (GCM) ve iki emisyon senaryosu (SSP2-4.5 ve SSP5-8.5) kullanılarak, 2099 yıllına kadar kuraklık projeksiyonları oluşturuldu” tabirlerini kullandı.
2100 YILINA KADAR KURAKLIK DAĞILIMI
Araştırmanın Ege Bölgesi’nde gelecekte kuraklıkların hem uzunluk hem de şiddet açısından artacağını gösterdiğini aktaran Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Kısım Lideri Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, “Çeşme, İzmir ve Selçuk üzere istasyonlar, 2100 yılına kadar sırasıyla 250, 220 ve 220 kurak ay yaşayacak. Bu, bölgenin uzun ve şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Daha optimist bir senaryoda da, bölgedeki birçok istasyon için 150’den fazla kurak ay yaşanacak. Ayrıyeten araştırma, Ege Bölgesi’ndeki kuraklık dağılımının coğrafik olarak da değişkenlik göstereceğini ortaya koymaktadır. Örneğin, Büyük Menderes Havzası yüksek rakımlı alanları içermesine karşın, bu bölgeler bile gelecekte önemli kuraklıklarla karşı karşıya kalacak. Küçük Menderes Havzası, kıyıya yakın bir bölge olsa da, uzun kurak devirler yaşayacak. Hem yüksek hem de alçak rakımlı alanları içeren Gediz Havzası’nda da önemli kuraklık riskleri kelam konusu” dedi.
KRİTİK BİLGİLER
Kuraklığın Ege Bölgesi’ndeki ziraî ve endüstriyel faaliyetleri de olumsuz etkileyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Safari önlem alınması gerektiğini söyledi. Safari kelamlarını şöyle sürdürdü: “Artan kuraklık riski birtakım tedbirleri de gerekli kılıyor. Bölgedeki su idaresi ve ziraî planlama stratejilerinin, bu riskleri minimize edecek halde yine kıymetlendirilmesi gerekiyor. Araştırma sonucunda elde edilen bu bulguların karar vericiler ve ilgili kuruluşlar tarafından kullanılarak, bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Araştırma ayrıyeten, global iklim değişikliğinin tesirlerinin mahallî seviyede önemli sonuçlar doğurabileceğini bir sefer daha gözler önüne sermektedir. Global ısınma ve sera gazı salınımlarının azaltılması istikametinde daha güçlü ve aktif tedbirlerin alınması gerektiği açıktır. Ege Bölgesi üzere iklim değişikliğine karşı savunmasız bölgelerde, adaptasyon ve mitigasyon (zararı hafifletme) stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanması hayati değer taşımaktadır. Bu değerli çalışma, Ege Bölgesi’nin gelecekteki kuraklık risklerini anlamak ve yönetmek için kritik bilgiler sunmakta ve daha geniş bir iklim değişikliği ile gayret eforlarının kesimi olarak bedellendirilmektedir.”